Son günlerde dünya gündeminde öne çıkan bir gelişme, G7 zirvesinde aldığı şekil ile uluslararası ilişkilerde yeni bir tartışma konusu oldu. Geride bıraktığımız G7 zirvesinde Filistin’in durumuna dair bir taslağın iptal edilmesi, birçok analist ve gözlemci tarafından şaşkınlıkla karşılandı. G7 ülkelerinin, İsrail’in güvenliği üzerinde yoğunlaşarak, Filistin meselesini tamamen gündem dışı bırakması; uluslararası toplumda büyük bir yankı uyandırdı. Bu durum, 21. yüzyılın başlarından bu yana devam eden Filistin-İsrail meselesinin nasıl bir evrim geçireceğine dair soruları da birlikte getirdi.
G7 (Grup 7) ülkeleri olarak bilinen ABD, Kanada, Almanya, Fransa, İtalya, Japonya ve Birleşik Krallık, en gelişmiş ekonomilere sahip ülkelerin oluşturduğu bir grup olup, dünya siyasasında önemli bir rol oynamaktadır. Her yıl düzenlenen zirvelerde, dünya ekonomisi ve uluslararası ilişkiler üzerine kritik konular tartışılmaktadır. Ancak bu yıl, özellikle Filistin konusunun gündemden çıkarılması, birçok ülke ve birey tarafından kınandı. Bazı analistler, bu durumun arkasında küresel güç dengelerinin değişmesi ve İsrail ile bazı G7 ülkeleri arasındaki artan stratejik ortaklıkların yattığına inanıyor.
Geçtiğimiz yıllarda yapılan G7 zirvelerinde, Filistin meselesi genellikle öncelikli maddeler arasında yer almakta ve uluslararası toplumun dikkatini çekmekteydi. Ancak bu yıl, zirveye katılan liderlerin büyük çoğunluğunun, Filistin konusunu gündeme almamak için çabalarını artırdığı gözlemlendi. Bunun yanında, bazı gözlemciler, bu durumun, ABD’nin dış politikasıyla ilgili değişiklikler ve bazı ülkelerin İsrail’e yönelik tutumunu daha da ısrarcı hale getirdiği için ortaya çıktığını ifade ediyor.
G7 zirvesinde Filistin konusunun gündemden çıkarılması, sadece bu ülkelerde değil, dünya genelinde büyük bir hayal kırıklığına yol açtı. Birçok insan hakları savunucusu ve uluslararası kuruluş, bu karara tepki gösterdi. Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi birçok kuruluş, G7’nin aldığı bu kararı kınayarak, uluslararası kamuoyunu Filistin halkının hakları için mücadele etmeye çağırdı.
Bunun yanı sıra, G7 ülkelerinin bu tutumu, bölgedeki barış sürecine dair umutları da zayıflattı. Filistinli liderler, bu kararın sadece uluslararası toplumun duyarsızlığını değil, aynı zamanda Filistin’in uluslararası platformda hak ettiği yeri bulamamasını simgelediğine dikkat çekiyor. Bu bağlamda, iki devletli çözüm perspektifiyle ilgili olan beklentilerin sarsıldığını ve bölgede gerginliğin artabileceği ihtimalinin ortaya çıktığını belirtiyorlar.
İsrail’in bu durumu nasıl karşılayacağı ise merak konusu. İzole bir uluslararası ortamda, İsrail’in daha da cesaretleneceği ve Filistinle ilişkileri daha da gerginleştirebileceği düşünülüyor. Filistin lideri Mahmud Abbas, yapılan bu taslağın iptalinin Avrupa ve diğer dünya ülkeleri nezdinde ciddi bir sorun yaratacağına inanıyor.
Öte yandan, G7 zirvesinin genel çerçevesinde, ekonomik ittifaklar, enerji politikaları ve iklim değişikliği gibi diğer konular da ön plana çıktı. Ancak tüm bu konuların ötesinde, insan hakları ve uluslararası hukuk açısından kritik bir mesele olarak Filistin’in göz ardı edilmesi, dünya genelindeki birçok insanın vicdanında derin yaralar açmakta. Filistin’in durumu, sadece bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda küresel bir insanlık krizi olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, G7 zirvesinde Filistin konusunun gündemden çıkarılması, pek çok soruyu da beraberinde getirdi. Bu durum, uluslararası ilişkilerde ne tür değişikliklere yol açacak? Barış süreci nasıl devam edecek? Filistin halkı için bu kararın sonuçları ne olacak? Tüm bu sorular, dünya genelinde bir belirsizlik yaratarak, uluslararası siyasette tartışmaları beraberinde getirmeye devam edecek. G7 ülkelerinin aldığı bu kararla ilgili olarak, dünya genelindeki evrensel insan haklarının ne derece ihlal edildiği ise henüz tartışılmaya açık bir konudur.