Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çoğu zaman yanlış tanı ve yanlış yönlendirmelere sebep olan karmaşık bir rahatsızlıktır. Daha önce bir doktora gitmeden sadece internet üzerinden uygulanan anketlerle tanı koymanın mümkün olup olmadığı tartışması, giderek artan bir şekilde gündeme geliyor. Son dönemde uzmanlar, sadece altı soruya dayalı bir DEHB testi ile tanı koyma iddialarını sorgulamaya başladı. Peki, bu uygulama gerçekten bilimsel verilere dayanan güvenilir bir yöntem mi? Yoksa, DEHB tanısının karmaşıklığını basite indirgeyen tehlikeli bir yaklaşımdan mı bahsediyoruz?
Türkiye, dünya genelinde DEHB'li bireylerin en yüksek oranda tanı aldığı ülkelerden biri olarak dikkat çekiyor. DEHB, genellikle çocukluk döneminde başlayan ve yaşam boyu sürebilen bir nörogelişimsel bozukluktur. Başlıca belirtileri arasında dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtüsellik yer alır. Bir çocuğun dikkatini sürdürme zorluğu yaşaması, çevresine olan ilgisizliği ve aşırı hareketlilik, DEHB belirtileri olarak değerlendirilebilir. Ancak DEHB, sadece çocuklarda değil, yetişkinlerde de görülmektedir. Ancak tanı yöntemleri, yaş grupları arasında farklılık gösterir.
DEHB'nin belirtilerinin tanımlanması kadar, tanı yöntemleri de aynı derecede önemlidir. Geleneksel olarak yüzyüze görüşmeler, kapsamlı değerlendirmeler ve çeşitli ölçekler kullanılarak tanı konulurken, son zamanlarda gelişen teknoloji ile birlikte online testler ve kısmi değerlendirmeler daha yaygın hale geldi. Ancak bu yeni yaklaşımlar, doğru ve güvenilir sonuçlar sağlamada ne kadar etkili? İşte bu soruların cevaplandığı nokta, altı sorudan oluşan yeni testin önemini artırıyor.
Son günlerde sosyal medyada sıkça karşılaşılan altı soruluk DEHB testi, kullanıcıların dikkatini çekerek birçok insanın bu rahatsızlıkla ilgili kendilerini test etmelerine olanak tanıyor. Ancak uzmanlar bu tür basit testlerin oldukça yanıltıcı olabileceğini, DEHB'nin daha derinlemesine bir analiz ve uzman görüşü gerektirdiğini vurguluyor. Örneğin, bazı kişiler sadece bu testten geçerek DEHB'li olduğunu düşünebilirken, aslında belirtileri başka bir rahatsızlıkla ilişkili olabilir. Ayrıca, yapılan testin sonucunun kişinin ruh haline veya belirlediği özel koşullara göre değişiklik göstermesi de olasıdır.
Altı soruluk testin yanıltıcılığı, DEHB'nin belirtilerinin oldukça genel olmasından kaynaklanmaktadır. Örneğin, “Konsantre olmakta zorlanıyor musunuz?” gibi bir soruya verilen cevap, pek çok kişinin yaşadığı bir durumdur. Bu durum mevcut stres, kaygı veya diğer geçici faktörlerden de kaynaklanıyor olabilir. Dolayısıyla sadece bu tür sorularla DEHB tanısı koymak, yanlış teşhislere yol açabilir ve bireylerin tedavi süreçlerini olumsuz etkileyebilir.
DEHB tanısında en önemli unsurlardan biri, belirtilerin yaşamın farklı alanlarındaki etkileri ve bireyin genel gelişim durumudur. Bu nedenle uzmanlar, bir şahsın DEHB teşhisi alabilmesi için daha kapsamlı bir değerlendirmeye tabi tutulmasını öneriyorlar. Altı soruluk test, tasarımı gereği bu derinlikli analizi yapma yeteneğine sahip değildir. Bununla birlikte, bu tür testler psikolojik yardıma yönlendirme amaçlı bir ilk adım olarak düşünülebilir. Ancak her koşulda uzman görüşü ve klinik değerlendirme sürecinin atlanmaması gerektiği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, DEHB tanı sürecinin sağlıklı ve etkili bir şekilde ilerleyebilmesi için, altı sorudan oluşan test gibi basit yöntemlerden ziyade, uzmanların yapacağı derinlemesine değerlendirme sürecine ihtiyaç vardır. DEHB'nin belirtileri karmaşık ve kişisel farklılıklar gösterdiği için, bireylerin kendi kendine tanı koyması tehlikeli bir yol olabilir. Eğer DEHB’den şüpheleniyorsanız, mutlaka bir uzmandan yardım almanızı öneririz. Unutmayın, ruh sağlığınız her şeyden önemlidir ve doğru bir tanı yoluyla en iyi tedavi yöntemini bulmak, yaşam kalitenizi artırır.