Antikacılık, geçmişin izlerini günümüze taşıyan ve kültürel mirasın korunmasına önemli katkı sağlayan bir meslek dalıdır. Bu alanda uzun yıllar hizmet veren ustalar, antikaların sadece değerlerini değil, aynı zamanda tarihlerini, duygularını ve anılarını da koruma görevini üstlenir. 44 yıldır bu sektörde faaliyette bulunan Erdem Özkan, özellikle asırlık gramofonlara olan tutkusuyla dikkat çekiyor. Özkan, antikacılık yolculuğuna nasıl başladığını, gramofonların tarihinin ne kadar derin olduğunu ve bu değerli eserleri nasıl koruduğunu anlattı.
Erdem Özkan, antikacılıkla olan ilk tanışmasını 1979 yılında yaşadı. Çocukluğundan beri eski eşyaları ve nesneleri incelemeye meraklıydı. Babaannesinin yanındaki yazlıkta bulduğu eski eşyalar, Özkan’ın antikacılığa olan ilgisini tetikledi. Kısa süre içinde, arkadaşları ve akrabalarının eski eşyalarını onlara saklamak yerine değerlendirmesine yardımcı olmaya başladı. Gelişen bu ilgi, zamanla bir tutkuya dönüştü ve Özkan, 1980’lerin başında resmi olarak antikacılık işine girdi.
Yıllar geçtikçe, farklı dönemlere ait birçok eserle karşılaştı. Ancak asıl ilgisini çeken eserler arasında gramofonlar, özellikle de mühendislik harikası olarak bilinen, eski stil gramofonlar yer alıyordu. Her bir gramofon, sadece bir müzik aleti olmanın ötesinde, kendi öyküsünü anlatan bir sanat eseri gibiydi. Onların bu sanatsal yönü, Özkan’ı daha da derinlemesine incelemeye yönlendirdi. Her gramofon, farklı bir dönemden ve farklı bir hikâyeden gelen müzikal bir mirası temsil ediyordu.
Özkan, gramofonların korunması ve restorasyonu konusunda oldukça titiz davranıyor. Her bir gramofon, geçmişten gelen bir parça olarak onun gözünde çok özel bir değer taşıyor. Eserleri topladığı koleksiyonu her yıl yeni parçalarla zenginleştirirken, aynı zamanda bazılarına restore etme ihtiyacı duyuyor. Antika eserlerin uzun ömürlü olabilmesi için gerekli olan uzmanlık ve özen ile gramofonları eski durumuna döndürmek için çaba gösteriyor.
Antikacının yaptığı restorasyon işlemleri, sadece parçaların onarılmasından ibaret değil. Özkan, aynı zamanda gramofonların estetik görünümünü de önemseyerek, onları müzeye layık bir hale getiriyor. Asırlık parçaların iç mekanizmaları, genellikle hassas ve karmaşıktır; bu nedenle restorasyonda dikkat edilmesi gereken birçok detay bulunmaktadır. Özkan, bu alandaki deneyimini yıllar içerisinde geliştirerek, gramofonların sadece dış görünümünü değil, içindeki ses mekanizmasını da yeni gibi hale getiriyor.
Özkan, gramofonların ses kalitesini koruyabilmek için özel teknikler de kullanıyor. Her gramofonun farklı bir karakteri olduğunu belirten Özkan, her birinin sesinin insan ruhuna dokunduğunu ifade ediyor. Bu sebeple, eserlerle ilgili bilgi edinmek, onları restore etmek kadar önemli. Gramofonların hangi dönemden geldiği, hangi sanatçıya ait olduğu, hatta hangi sosyal olaylarla anıldığı gibi detaylar, onları değerli kılıyor.
Bu tutku ve özveri ile, Erdem Özkan, hem kendi kariyerini hem de antikacılığın geçerliliğini sağlamlaştırıyor. 44 yıllık tecrübesiyle, genç antikacılara da rehberlik eden Özkan, mesleğin yalnızca bir ticaret değil, aynı zamanda bir kültür elçisi olduğunu vurguluyor. Her bir antika parçasının geçmişin izlerini taşıyan birer hatıra olduğunu ve bu hatıraların asla unutulmaması gereken öyküler olduğunu düşünüyor.
Sonuç olarak, antikacılık alanındaki bu derin bilgi birikimi ve tutku, Türkiye’de antikaların henüz keşfedilmemiş güzelliklerinin gün yüzüne çıkmasına yardımcı oluyor. Özkan’ın hikayesi, bir neslin geçmişten gelen değerlerini nasıl geleceğe taşıyabileceğinin en güzel örneklerinden birini oluşturuyor. Zaman geçtikçe değeri daha da artacak olan bu eserler, tekrar tekrar ziyaret edenlerin hafızalarına kazınan dostlarla dolu bir efsane olarak yaşamaya devam edecek.